18.05.2021 -
“Evi erkek geçindirir”, “Kadın pilot”, “Erkekler girişken olur” ve benzerleri… Cinsiyetçi kalıp yargılar sadece kadınlara değil, erkeklere de belli yükler bindiriyor. Bu yargıları kırmak için toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik bir dil kullanmak öneriliyor. Peki, cinsiyet eşitliğine duyarlı olmak için dili nasıl kullanmalıyız? İletişimde nelere dikkat etmeliyiz?
Dilimize yerleşmiş olan ve toplumsal cinsiyet ile ilgili olan kalıp yargılar bulunuyor. Bunlar cinsiyetçi özellikleri ortaya çıkarıyor ve kadının konumunu aşağı çeken olumsuz etkiler gösteriyor. Kalıp yargılar sadece kadınları değil, erkeklere de cesur, atak, girişken olmaları gerektiği gibi çeşitli baskılar kurarak küçük yaştan itibaren bazen hazır olmadıkları özellikler yüklüyor. Duyarlı bir dil kullanımı, toplumsal cinsiyet kalıplarının kırılmasını sağlıyor.
Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları kadınların ve erkeklerin davranış biçimlerine dair basit varsayımlar ve fikirler olarak tanımlanıyor. Kalıplaşmış ve zaman içerisinde yerleşmiş olan toplumsal cinsiyet kalıp yargıları, üzerinde düşünülmeden gündelik hayatta karşılık buluyor. Bu da bu yargıların sürdürülmesine sebep oluyor. Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları; karakter, fiziksel özellikler, toplumsal roller ve meslekler üzerinde kendilerini gösteriyor. Örneğin erkeklerin atak, girişken, kadınların ise çekingen ve işbirlikçi olması gibi kalıp yargıların yanı sıra erkeğin evi geçindiren, kadının ise evin bakım işlerini üstlenen kişi olması gibi örnekler de yaygın görülüyor.
Dil, onu kullanan kişinin yaklaşımını gösteriyor
Toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanan bir dilin; bir cinsiyetin diğerinden daha üstün olduğunu iddia eden ifadelerden kaçınan ve önyargılardan arınmış özellikte, cinsiyete özgü ve potansiyel olarak ayrımcı ifadelerden kaçınan bir dil olması gerekiyor. Çünkü kullanılan dil, cinsiyetler arası eşitsizliği pekiştiriyor ve yeniden üretiyor. Bu döngünün kırılması için toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akım haline getirilmesi gerekiyor.
UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı), toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akım haline getirilmesi yönünde çalışmalar yürütüyor. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı İletişim Rehberi’nde şöyle ifade ediliyor;
“Dil, dünyayı yorumlama biçimimizi şekillendirir. Nasıl düşündüğümüzü ve davrandığımızı belirler. İletişim sırasında seçtiğimiz kelimeler, toplumsal cinsiyet ilişkilerini de içeren dış dünya hakkındaki varsayımlarımızı da yansıtır. Gerçekliğin anlamları verili değildir, dil yoluyla inşa edilir. Baskın olan anlamların varlığına rağmen, bu anlamları sorgulayan alternatif anlamlar da mevcuttur. Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları dünyaya ve olanaklarına dair hatalı bir bakış ortaya koyarken kadınlara ve erkeklere sınırlar çizer ve kadınlık ve erkeklik durumlarını değersizleştirir.”
Toplumsal cinsiyete duyarlı bir dil kullanılması, gündelik dilde yer alan bilinçsiz varsayımlara karşı olmanın önünü açıyor. “Sadece erkekler marangoz olabilir” “Kadının yeri evidir.” “Evi geçindiren kişi erkektir.” gibi düşünceler, çeşitli söylemlerle gündelik hayata nüfuz ediyor ve kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Toplumsal cinsiyetle ilgili kalıp yargılardan aslında hem kadın hem de erkekler etkileniyor. Bu sebeple iletişim dilini değiştirmek önemli hale geliyor.
İlçe bazında toplumsal cinsiyet eşitsizliği araştırıldı: İzmir’den Karşıyaka zirvede
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan her türlü etken ve önyargıyla mücadele etmek için kurulan YANINDAYIZ Derneği, İlçe Düzeyinde Toplumsal Cinsiyet Endeksi yayınladı. “Politik katılım ve karar alma”, “Eğitim”, “Ekonomik yaşam ve kaynaklara erişim” ile ”Sağlık ve spor” olmak üzere dört ana kategoride, 27 alt göstergeye göre hazırlanan endeksin zirvesinde İzmir’in Karşıyaka ilçesi yer aldı. Türkiye’de ilçe ilçe toplumsal cinsiyet eşitliği röntgenini çeken endekste en düşük puan Şanlıurfa Akçakale’de kaydedildi. Çalışma, İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yürütüldü. 100.000 ve üzeri nüfusa sahip olan 234 ilçe için karşılaştırılabilir ve sürdürülebilir endeks hesaplaması yapıldı. Endeks sonuçlarına göre İzmir’den Karşıyaka, İstanbul’dan Kadıköy ve Bakırköy, Çanakkale’den Merkez ve Ankara’dan Çankaya ilçeleri toplumsal cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu ilk 5 ilçe olarak endeksin üst sıralarında yer aldı. Genel endeks sıralamasında ilk on sırada İstanbul’dan 5, İzmir’den 3, Çanakkale ve Ankara’dan birer ilçe yer aldı. Sonuçlara genel olarak bakıldığında, eğitim ile sağlık ve spor kategorilerinde ilçelerin büyük kısmının skor değerleri en yüksek puan olan 1’e yaklaşırken, politik katılım ve karar alma ile ekonomik yaşam ve kaynaklara erişim açısından değerlendirildiğinde en iyi durumdaki ilçelerin bile eşitlikten uzak olduğu görüldü.